Kayıtlar

Endişe + Korku

 Saçma rutinlerime ve sadece aşk acısı çektiğim için kendimi kederlere vurduğum sıradan günlerime geri dönmek istiyorum. Bu kadar gerçek bir endişeyle baş etmeye çalışınca insan bunlara özlem duyuyormuş. Mesela hiçbir şey düşünmeden, şu an hissettiğim huzursuzluğu ve endişeyi hissetmeden oturup televizyon karşısında kabak çekirdeği yemek istiyorum. Babamla birlikte. Çünkü mutluluk buymuş. Bu kadar yakınmış.  

Aşk böyle bir şey!

Sana gelen kısacık bir yolu bir ömür gibi yürüdüm. Her adım büyüdü. Seni görene kadar.  Sonrası?  Sevinçli bir telaş. Şarkıdaki gibi. Yani mutluluk olarak tanımlayamıyorum. Elini kolunu nereye koyacağını bilememe hali. Ağzını, dudağını, gözünü kontrol edememe hali. Kalbin ağzının içinde. Karşı karşıya durduğun o birkaç dakika. Sonra sarıldığın. Su içer gibi içine çektiğin koku... Oh be! Yaşadığını hissetmek böyle bir şey.  Gözüne bakarken hissettiğin heyecan.  Ayrılırken hissettiğin acı. Vücudunun bir parçası da onunla gidiyormuş gibi. Aşk böyle bir şey! Sensiz yürümek istediğim bir yol yok. Sensiz varmak istediğim bir yer yok. Sensiz yaşamak istediğim bir ömrüm yok. Aşk böyle bir şey!

"ACİL" butonu

Birini geride bırakmak zorunda kaldığınızda onu unutmuş olmuyorsunuz. Keşke bunun için bir "ACİL" butonumuz olsa.  Ama yok... Onunla günlerinizi geçiriyorsunuz. Kahve içiyorsunuz. Film izliyorsunuz. Sarılıp uyuyorsunuz. Onunla günlerinizi geçiriyorsunuz. Haftalarınızı, aylarınızı... Kafanızın içinde sürekli bir ses.  Kalbinizde bitmeyen bir ızdırap. Günler gece rengi. Geceler sonsuz, bitmeyen bir tünel. Ev dediğin yer zaman zaman sanki bir zindan. Birini geride bırakmak zorunda kaldığınızda onu unutmuş olmuyorsunuz. Keşke bunun için bir "ACİL" butonumuz olsa.  Ama yok...  Ölünür mü özlemekten? Ölünür!

Özlediğim için

Kıpkırmızı bir kadehle salona geldiğim anda başladı şarkı. Senin de çok sevdiğin bir şarkıydı. "Off!" dedim içimden, "Off ya!" Sonra sanki daha önce hiç dinlememişim gibi ezbere bildiğim satırları bilmem kaçıncı kez tekrar dikkatle dinlemeye başladım. Aklımdan neler geçti bilsen. Bilirsin aslında. Bir tek sen bilebilirsin. Hesapta içimizde gözü kara olan sendin. Senin gözün karaydı bense çekingendim. Korkaktım da diyebiliriz. Diyelim hatta. Korkaktım evet. Seninle birlikte değiştim. Seni sevdikçe daha yürekli oldum ben. Daha cesur oldum. Gözlerine bakıp anladıklarımı senin de sesin olup ikimizin yerine söyledim. Şimdi yazarken tekrar düşünüyorum da, benim de korkularım geçmemişti aslında konuşurken. Tam olarak ustanın söylediği gibiydi aslında: "Küçük bir çocuğun yokuş aşağı koşması gibi seni düşünmek... Biraz heyecan, biraz da düşecekmiş korkusu"  Söylemek istediklerim korktuklarımdan fazlaydı. Hem korktum, ödüm patladı hem de konuştum. Yazdım. Söyledim.

Hiçbir yer

Çok acımasız, çok kötü şeyler yazıyorum bazen.  Önce yayınlıyorum sonra kaldırıyorum.  "Okursa üzülür" diyorum. Kıyamıyorum.  Senin aksine.  Sen bana çatır çatır kıyıyorsun.  Kalbinin içinde, vicdanının hiçbir yerindeyim. 

iki ilham perisi; biri erkek biri dişi

Uzun yıllardır süren gizli bir işbirliğimiz var seninle. Fiilen birlikte çalışmasak da ruh birlikteliğimiz var. Ortak duygulardan doğan en güzel sözler, en güzel kelimeler...  En güzel yazılarımı seninle yaşadığım, dünyamı alt üst eden duygularla boğuşurken; yüzlerce insanın sevdiği şarkımı senden kurtulmak istediğimi zannederken verdiğim mücadele içinde yazdım. Ve bunlar için müteşekkirim. Hayatıma getirdiğin her şey için. Sen olmasan belki de hiç şarkı söylemeyecektim. İlk kez senin doğum gününde cesaret edip şarkı söylemiştim, biliyorsun. Çok amatör ama çok gerçekti. Bugün bile dinlerken, söylerken yüzüme yerleşmiş olan gülümsememi duyuyorum sesimde. Gülümseyerek söylemiştim çünkü seni her düşündüğümde içimde çiçekler açıyordu. En heyecanlı, en korku dolu, en mutlu günlerimizin hatırası. Sevmek çok güzel ve biz bunu çok güzel becerdik. Bu kadar eksik kalmışken hala nasıl böyle düşünebildiğime şaşırıyorsun, biliyorum. Hala nasıl oluyor da seni seviyor olabildiğime şaşırıyorsun. Zaman

Anlatamadım

Resim
Aramızdaki en büyük engel sensin.  Çok vuracaksın kafanı duvarlara çok bana ve kendine kaybettirdiklerin yüzünden.  Bunu kızgınlıkla ya da hiddetle yazmıyorum.  Çaresizlikle yazıyorum.  Kaçırılan mutlulukların üzüntüsüyle yazıyorum.  Ziyan ettin beni de kendini de.  Anlatamadım sana.  Anlatamadım.